Kadim Zerdüştî takvimine baktığımızda, doğanın ritmiyle ne kadar derin bir uyum içinde olduğunu görürüz. Bu takvimdeki her gün ve her ay, evreni ayakta tutan ilahî bir güce, yani bir yazataya (tapınmaya değer varlık) adanmıştır. İşte bu adanmışlık, Zerdüştîliğin en güzel bayramlarından bazılarını ortaya çıkarır: Bir ayın adı ile o ay içindeki bir günün adı kesiştiğinde, o gün o yazata için büyük bir şenlik düzenlenir.
Bu özel bayramların en görkemlilerinden biri de Ābānagān’dır. Zerdüştî takviminin sekizinci ayı olan Ābān (su) ayının onuncu günü olan Ābān gününe denk geldiğinde kutlanır. Adından da anlaşılacağı gibi bu bayram, yaşamın kaynağı olan suyun ve onun görkemli koruyucusu olan ilahî varlık Aredvi Sura Anahita‘nın (Pehlevicede Anāhīd olarak bilinir) yüceltilmesine adanmış bir kutlamadır. Bu bayram, Arədvī Sūrā Anāhitā’ya duyulan saygı ile özdeştir ve bu nedenle Ābān Ardvīsūr Jašan olarak da adlandırılır.
Bu bayramın kalbinde, “nemli, güçlü, lekesiz” olarak anılan Aredvi Sura Anahita yer alır. O, sadece bir su tanrıçası değil, aynı zamanda kozmik dağ Hara Berezaiti‘den (Elburz) fışkırarak tüm dünyayı besleyen göksel nehrin ta kendisidir. Suların, bereketin, doğurganlığın, arınmanın ve hatta bilgeliğin kaynağı olarak kabul edilir. Zerdüştîliğin kutsal kitabı Avesta’nın en uzun ve en ayrıntılı ilahilerinden biri olan Ābān Yašt (Yašt 5), bütünüyle onun ihtişamını anlatır. Bu metinde Anahita; savaşçılara zafer, kadınlara kolay doğum ve bilgelik arayanlara ilham bahşeden güçlü bir varlık olarak tasvir edilir. Dolayısıyla Ābānagān, suyu sadece fiziksel bir element olarak değil, bu yüce yazatanın yeryüzündeki bir tezahürü olarak onurlandırır.
Bīrūnī, rahiplerin Ābānagān’ı İran destan geleneğiyle ilişkilendirdiklerini belirten iki efsane aktarır. İlkine göre, bu günde Tahmurasp’ın oğlu Zav tahta çıkmıştır. Bu efsanenin suyla açık bir bağlantısı vardır; çünkü “O, kanallar kazılmasını ve bunların iyi biçimde korunmasını emretmiştir.” İkinci efsaneye göre, yedi iklimin halkı o gün Frēdōn’un Bēvarasp’ı zincire vurduğunu, dünyanın hâkimiyetini ele alarak her yerde düzeni yeniden tesis ettiğini duymuştur.
Peki, bu kadim bayram nasıl kutlanır? Geleneksel olarak Ābānagān şenlikleri, yaşamın aktığı yerlerde, yani nehir, göl, pınar veya deniz kenarlarında gerçekleştirilir. Törenin merkezinde, Zerdüştî rahiplerinin (mobedler) suyun kutsanması ve arınması niyetiyle Ābān Niyāyeš ve Ābān Yašt’ı okuması yer alır. Cemaat üyeleri su kenarına gelerek dualar eder ve atalarının binlerce yıldır yaptığı gibi suya saygılarını sunarlar. Zerdüştîlikte suyu kirletmek en büyük günahlardan biri sayıldığından, bu tören aynı zamanda suyu temiz tutma ahdinin de bir yenilenmesidir. Suya niyāz (adak) olarak çiçek yaprakları, tatlılar, süt ve bereketin sembolü olan nar gibi meyveler sunulur. Anahita’nın doğurganlıkla olan güçlü bağından dolayı, bu bayramda özellikle kadınlar aktif rol alır; sağlık, bereket ve aileleri için özel dualar ederler.
Ābānagān’ın kökleri, Sasani İmparatorluğu dönemindeki görkemli devlet şenliklerine kadar uzanıyor olabilir, bu husus tartışmaya açıktır. Yüzyıllar boyunca cemaatler küçülse de bu gelenek asla kaybolmamıştır. Günümüzde İran’daki Zerdüştîler (özellikle Yezd ve Kirman gibi kadim merkezlerde) ve Hindistan’a göç eden Parsiler, bu anlamlı bayramı kutlamaya devam ediyorlar. Kutsal su pınarlarının (pir) veya ateş tapınaklarının (ateşkede) etrafında toplanan insanlar, dualar edip şenlik yemekleri paylaşarak bu mirası yaşatıyorlar.
Modern dünyada Ābānagān, ekolojik bir farkındalık mesajı da taşıyor. Binlerce yıl önce suya duyulan bu derin saygı, günümüzün çevre sorunlarıyla boğuşan dünyasına adeta bir ders niteliğinde. Ābānagān, bir takvim yaprağından çok daha fazlasıdır; o, yaşamın, saflığın ve insanlığın doğayla olan kutsal bağının yaşayan bir kutlamasıdır.
Bir yanıt yazın